temizlenir gerekli görürse.

bir keresinde devlet hastanesine bir yakınımı götürmüştüm. tahlil işlemleri vs uzun sürecek diye gelmişken kontrol amaçlı bir diş hekimine görüneyim dedim. doktor hiçbir şey söylemeden tornavida gibi bir şeyle dişlerimi sürtmeye başladı. canım da nasıl acıyor. beş dakika falan sürdü işlem tükürebilirsiniz dedi. ağzımdan bir dolu kan çıktı. yahu siz ne yaptınız dedim altı üstü bir kontrole geldim. dişinizdeki kireçleri falan temizledim dedi. içimden yaptığın işi sikim insan bir durumu anlatır temizleyim mi diye sorar dedim. devlet hastanesinde diş hekimine son gidişimdi. birkaç sene sonra 80 lira verip özelde temizletmiştim.

Sakin sakin dostum. Bende diş hastanesinde temizletmistim. Diş minesine zarar verdi ve aradan bir yıl geçtikten sonra az önce bir disim kırıldı. Diğeri de gidici. Şu anda duyurudan çanakkale den iyi bir diş hekimi tavsiyesi bekliyorum.

yaparlar

hmm yapıyolar ama kötü yapabiliyolar yani. o zaman biraz düşüneyim. teşekkürler herkese.

Yoğun kafein pms' şiddetlendiriyormuş, çok kahve tüketiyor musunuz acaba?

Her gün mutlaka en az bir tane içiyorum ama sert kafeinlilerden değil. 3ü 1 aradalardan. Onun da ne kadar kafeini vardır bilemedim.

Aynısı bende de var ama benim depresyon geçmişim vardı. Şu an girmemek için kasıyorum, her şey iyi gibi ama regl dönemiyle birlikte tekrar ortaya çıkıyor. Ben de uzun yürüyüşler yapmaya çalışıyorum.

geçmiş olsun. bende de oluyor. yoga yapmak iyi geliyor. hem depresyona, hem de ağrıya.

bir parça bitter çiko ye her şey değişir :D sjhjg

smear hpv'yi kontrol eder erken serviks kanseri tanısı sağlar. pms bambaşka bir şey. kavram karmaşası yaşamayalım ;_;

doktora gidersen muhtemelen oral kontraseptif(doğum k.hapı) başlar.

hormonal bir dengesizliğin yoksa gerek yok bence. (onu kontrol ettir)

yürüyüş yap temiz hava al, papatya çayı iç

@shotgunwoman, "smear hpv'yi kontrol eder erken serviks kanseri tanısı sağlar." yanlış bir önerme. ne hpv tek serviks enfeksiyonu sebebi, ne de her kanser hpv ile ilişkili.

araya virgül koymayı unutmuşum. oldu mu buddy ?

@shotgunwoman; kavram karmaşası yaşamamak için sormuştum zaten!
Ayrıca @e haliyle'nin söylediğiyle araya virgül koymanın ve anlamı var çözemedim!

premenstrüel disforik bozukluk (premenstrual dysphoric disorder - pmdd) üzerine okuyalım mı?

sozluk'te de bahsi geçiyor: eksisozluk.com

bir de, pap smear çok spesifik bir tarama içinken pmdd genellikle bizim şikayetlerimiz üzerine genel tetkikler gerektirebilen bir durum... shotgunwoman muhtemelen onu kastetmiş. hpv aşısı reklam edilirken neredeyse "serviks kanserinin çaresi" diye anlatmışlardı, benim tepkim ona, esasen...

%70 kakaolu bitter ye bir iki parça ve yürüyüş yapıp güneşe çık. bu üçlü gerçekten çok iyi geliyor.

Testees nedir bilmiyorum ama Google'da aratınca çıkan afiş bana The IT Crowd'u hatırlattı. Onun dışında Modern Family'i öneririm.

mozart in the jungle

californication izlemediysen güzel bir dizi.

2 broke girls. pisman olmazsin

Örnek olarak verilen diziyi hiç izlemedim ama new girl diyorum.

the big bang theory
friends

Coupling iyidir, müthiştir, klasiktir. İngiliz versiyonunu tercih ediniz.

modern family +111

office
californication
modern family

Community de var.

friends +110
how not to live your life
the office

kesinlikle ve kesinlikle önce scrubs sonra the office.

var evet.

türksat sizin mahkeme/icra dosyanızı bilemez, onu avukat bilir. vekalet ücreti yargılama gideri vs masrafları da dahil edip avukat sizden tahsil eder. buna haricen tahsil denir.

türksat'a ödediğiniz miktar muhtemelen asıl alacak miktarı, faiz vekalet ücreti vs gibi ödemeniz gereken kısımlar hala duruyor olmalı.

annem ssk'lı çalıştığı halde işsizlik parası almaya devam ettiği için ceza yemişti, sonra icradan arayan avukatın ofisine gitti ve ödeme planı çıkardılar. her ay avukatın hesabına para yatırdık ve ceza bitti.

düşününce şimdi bana da saçma geldi ama yıllar önce bu şekilde yapmıştık, durumlarımız benzer sanırım.

hmm peki o zaman teşekkür ederim.

Büyük bi sıkıntı atlatacaksın paçayı kurtaramam sanacaksın ama karşına hiç ummadığın bi hayır kapısı mucize gibi çıkacak

Edit : sıkıntı işle parayla ilgili olucak

sizin sorunlarınız var, zorlukta ve streslisiniz. anne- babanız rahat, sizin sorunlarınızla alakaları yok.

çanakkale de olabilir bence. emekli ve öğrenci kentidir.

küçükkuyu'yu araştırın.

Marmaris. Kışın da güzel olur.

Denizli'den Çanakkale uzak, o yüzden Didim-Marmaris-Kuşadası-Fethiye dedim...

Didim emekli için ideal hem havası hem denizi çok güzel, yaşam pahalı değil vs ama kışın oturulmaz, sezon bittiği anda hiçbir şey yok. Dediğin gibi in cin top oynuyor. Kuşadası daha canlı. Marmaris aralarındaki en ideal tercih gibi geliyor, Datça'yı da düşünebilirsiniz.

emekli insan kışın hareket mi bekliyor anlamadım. sakinlik iyidir. ben emekli olsam şahsen in cinin top oynadığı yerleri tercih ederdim :)

Kuşadası kışın iyi ama yazın da çok kalabalık

@burya öyle deme, sakinlik de nasıl sakinlik...sıkıntıdan patlıyor insan, toplu taşıma olmuyor yani büyük şehirlerde yaşamış insanlar için temel ihtiyaç sayılacak şeyleri yapamayacak kadar boş oluyor.

@burya: anlamadın herhalge, disco, parti değil bakkal çakkal bile kapatıp gidiyor... herkes terk ediyor siteleri bir tek, bekçiler falan kalıyor, merkeze yakın değil, toplu taşıma yok!!!

milas ören biraz nemli geldi bizimkilere gittiler ama...
Didim-Marmaris-Kuşadası-Fethiye buralarda yaşayan var mı?

Urla?
Kalabak-Özbek-Gülbahçe taraflarına bakın.

Edit: Muğla-Akyaka'dan alın,sonra gelip bana dua edin.

Didim'i görmedim ama diğer üçü arasında tek tercihim Fethiye olabilirdi.

Kusadasi olmaz cok goc aliyor binbir cesit insan var. Didim asiri sakin.
Fethiye de olabilir ama ben olsam Marmarisi secerdim. Gecen hafta Fethiye Marmaris ve Datca seyahatim vardi emekli olunca Marmarise yerleşeceğim dedim kendi kendime (25 yıl falan var daha tabi)

bizimkiler akyaka ya mı gitti, ören ne mi karıştırdım... yoksa ikisine de mi? biri sinekli olan diğeri de agahan ödüllü ev olandı anlattıklarına göre...
izmir i, urla yı falan da istiyorlardı. hem chp li falan... Kalabak-Özbek-Gülbahçe araştıralım bakalım...

akyaka inanılmaz sineklidir çünkü ilaçlama yapılmıyor doğal hayata zarar gelir diye.
bunun yanısıra agahan ödüllü ev nail çakırhan evi de yine akyaka'da :)

kışın soğuk olmuyor. yağmur doğru düzgün yağmaz. yazın şenlikli olur. sahili çok ama çok güzeldir. ya şöyle diyeyim, akyaka yaşamak için dünyanın en güzel yerlerinden.

eğer ailen urla civarına bakarsa yardımcı olmaya çalışırım elimden geldiği kadarıyla.

tşkler hepinize,
o zaman elde var: 1Didim-2Marmaris-3Kuşadası-4Fethiye-5Urla-6Milas Ören-7Muğla Akyaka-...81düzce-82musul-83kerkük

fethiye +1

ailen direkt ev almak yerine, yerleşmeyi düşündükleri yere gidip bir sezon ev tutup yaşamayı denesinler. hiç bilmedikleri yeri seçmek çok da kolay olmayabiliyor. benimkiler emekli olduktan sonra saydığın yerler dahil pek çok yere gidip baktılar ve en son olarak marmarise yerleştiler. marmaris, çoğu tatil yöresi gibi kışın tenhalaşmıyor, en azından in cin top oynar hale gelmiyor. bahar aylarında hava ılıman oluyor ve turist kalabalığı gidince tam yaşanacak yer oluyor. medeniyet konusunda ortalamadan bir tık öte, arabalar yaya yol veriyor fln.kışın ise klima, katalitik ya da soba ile ısınmak yeterli oluyor. tek dezavantajı yazın çok sıcak olması. klimasız alanlarda durmak pek mümkün olmuyor. ayrıca turist kalabalığını da unutmamak lazım. pahalılığa gelince her yerde olduğu gibi orada da zincir marketler var.

marmaris bildiğim kadarıyla ucuz değil, tersine ortalamadan daha pahalı diye biliyorum. bir şişe suya ilk defa 75 kuruş verdiğimi ilk marmariste hatırlıyorum.
yamuluyor da olabilirim. daha iyi bilgiyi elbette marmariste yaşayanlar verecektir.

akyaka hakkında küçük bilgi: akyaka tam bir tatil beldesi. kışın in cin top oynar fakat havası çok güzeldir. soğuk olmaz mesela. üstelik gidip ormanda yürüyüş yapabilir ailen. isterse sahilde yürüyüş yaparlar, öğlen balık ekmek yiyip dönerler evlerine. onun dışında bir kasabadakinden daha fazla şey bulunmuyor. muğla arabayla 20 ile 30 dk arasında. belediye arabaları var, özel dolmuşlar var. özel dolmuşlar bildiğiniz üzere çok pahalı oluyor belediyeye göre.

urla ise bir çok farklı mahalleden oluşuyor. özbek'i görmedim ama ailem çok methediyor. ben gülbahçede yaşıyorum ailemle. burdan başka bir de çeşmealtı-iskele diye bir yer var. çeşmealtı-iskele gerçekten güzel bir sahil kasabası.urla merkezine çok yakın. urla merkezi ise çok ama çok küçük ve gezecek bir yer yok. özetle: urla merkezde yaşarsan işini görüp eve geri dönersin. yani şuraya gideyim, azcık hava alıp geleyim diyebileceğin bir yer yok. bundan başka içmeler-torasan mahalleleri var fakat oralar tamamen mahrumiyet bölgesi,sadece market var ve in cin top oynuyor (akyaka'da yine insan görürsün).gülbahçe'ye gelirsek ahım şahım bir yer değil. köy mantığıyla düşüneceksin.basit düzeyde de olsa gelişmiş bir yer.eczane,kasap,sağlık ocağı,market,cafe vs. var.urla buraya 15-20 dk.izmir ise 1 saat.üstelik gülbahçe'de evler de ucuz sayılır -izmir'e oranla-. dediğim gibi, urla civarlarını düşünürseniz elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışırım.

dalyan... daha güzel daha temiz daha az apaçi.

kimse foca dememis.

marmaris-hisarönü köyü. kışın ıssız, yazın da çok kalabalık değil.

Sunduğun alternatiflerden öte ayvalık diyeceğim ben. ayvalık 4 mevsim yaşayan bir yer ve bolca emekli nüfusu var. yazın cundaya, edremite, akçaya filan da gidebiliyorsun. izmire 3 saat, istanbula da 7 saat. yakın sayılır hem 2 yönden de. Öyle çok sıcak da olmuyor hem.

urla, çeşmealtı, seferihisar

büyük balıkları aldığım yere temizlettiriyorum. hamsi sardalye gibi balıkları temizlemiyorlar genelde, o nedenle almamaya çalışıyorum ama aldığımda temizlerken ayakta durmaktan yoruluyorum sadece, başka bir şikayetim olmuyor.

niye sen temizliyorsun ki? hamsi bile temizlenmiş satılıyor artık. yıllardır haftada bir-iki kez çeşit çeşit balık alıyorum, bir kere bile kendim temizlemedim.

o nedenlerden dolayı aldığımız yerde temizletiyoruz.

Ben zaten balık yemiyorum ama temizletilmiş haline dokunurken bile içim kalkıyor. Aynı şey tavuk göğsü için de geçerli. Kırmızı ete zaten bugüne kadar hiç dokunmadım. Ben yapamam, büyük konuşmayayım tabii ama yapana da mani olmam. Bir de tabii etlere dokunup elini temizlemeden çekmecelere, dolaplara dokunanlar var. O da midemi çok bulandırıyor. Anında silmem gerek.

Temizlemediler bir kere kalabalık olduğu güne denk geldim o günde almam gerekiyordu. Falan falan

Küçük ya da büyük elimi süremem sanırım :(

metroda temizlenmiş dondurulmuş hali satılıyor. tazesi kadar iyi olmuyor ama yine de fena değil.

Ben kötü hissediyorum, hiç temizlemedim ama una bulanmadan dokunamıyorum belki mecbur kalsam dokunurum ama temizleme işini yapamam, kendimi kötü hissettiğim gibi beceremem de..
Bir arkadaşımın hayatta en keyif aldığı şey balık temizlemektir, kızın suratında öyle keyifli bir ifade vardı ki ben kötü oldum..

ben hiç temizleyemem. hatta pişmemiş balık elleyemem, kokusuna bile dayanamam. ama haftada bir balık yemeden de duramam. ciğeri de çook severim mesela ama ona da çiğken dokunamam. bütün bu pis işleri eşime yaptırıyorum o yüzden. burdan sevgili kocama onu ne kadar sevdiğimi bir kez daha söylemek istiyorum bu vesileyle.

eskiden çiğ et ve tavuk falan da elleyemezdim ama şimdi çok zor da kalınca çiğ çiğ ciğer bile kesip biçiyorum.

ölmüş bir canlı sonunda. bir zamanlar yaşıyordu ve artık ölmüş. kafasını koparmak gerçekten iğrenç. kanlı kanlı ve çok kötü kokuyor. o yüzden mide bulanması normal bir durum. mideniz bulanıyorsa temizlenmiş olarak alabilirsiniz. ama hala ölmüş bir canlı olacak.
not: vejeteryen değilim.

benim de izlerken bile midem dayanmıyordu önceden ama mecbur kalınca bi 100 tane falan temizlemişliğim var. mide bulandırıcıdan ziyade yorucu da bir iş. Fakat hamsiyi de temizlediklerini bilmiyordum açıkçası bundan sonra alırsak temizlenmiş alırız artık.

dışarıdan aldığım balıkları bende temizletip alıyorum, kendim vurduğum balıkları ise gayet güzel temizliyorum ve midem bulanmıyor.

Düşünmeden temizlersen bişecik olmaz. Başka şeyler düşün :)

yoo neden kalksın ki? Ha tavuk ha bftek ha balık.

Ayrıca hamsiyi temizletmek ne la? serçe parmak kadar balık, tek lokmada yutun gitsin.

Tercih etmem tabi ama zorunda kalirsam temizlerim sorun yok. Sadece elim kokmasin diye eldiven giyerim.
Düsünmemek lazim bence, zaten yiycez onu, öyle olmasa almazdik, o nedenle bi zamanlar yasiyodu ölmüs simdi diye duygusallasmanin bi anlami yok. :)

Tavuk kirmizi et ciger herseyi dograrim, öyle hassas degilim pek.

nasıl gömeceğimi düşününce çok da etkilemiyır

Ben de soluk beyaz tenliyim. Sariya yakin bir turuncuyken saclarim, makyaj yapmadigim zaman herkes hastayim saniyordu. ^_^

hayır tamam da sarımsı beyaz mı görünüyordu, yoksa kar beyaz mı görünüyordu? bir de sarı-kızıl yapmak istiyorum, o kızıllık yüzümdeki sarılığı alır mı?

Sarimsi gorunmuyor epey beyaz gorunuyor ama sacin yuzune renk verecegini sanmayin. Tam tersi yuz daha cansiz gorunuyor. O yuzden de makyaj sart hale geliyor. Oldugundan daha x gosterme gibi bir durum yok ama.

çok teşekkür ederim, beklediğim cevap buydu:)
makyaj her türlü yapıyorum zaten, o yüzden sorun değil, yüzümü beyaz göstersin yeter.

YATTARA

Benzer durumdayız. Mavi(Soğuk) alt tonlu bayağı sarı-beyaz tenliyim. Bize sarı olmuyor.
Soluk ve daha yaşlı görünürsün. Bizim gibilere düz sarı değil de kızıla dönük(kırmızı değil) renkler hiç fena olmuyor.Yüzünü beyaz göstersin istersen kumrala birazcık bakır veya kızıl katıldığında efsane oluyor :)

bal rengi yakışır.

@afush 8.34 beğendiğim rengin kodu, tam koyu sarı-kızıl karışımı bir renk.

aman olmadı pembe fondöten alırım aman ya:)

Ya cok uzgunum durumuna ama 4s

şanssızsın. aynı soruları bende soruyorum kendime. sokaklar, kampüs çift kaynarken nasıl oluyor da hiç olmadı bende anlamıyorum.

ek not: bana sorarsan su doğru zaman falan olayları da avuntu gibi geliyor. hayatın en genç en kıpırtılı zamanları yalnız geçip gittikten sonra gelen aşkın ta bir yerine koyim affedersin.

4s diye bir şey yok, koşullanma var, öğrenilmiş çaresizlik var. Hatayi baskalarinda aramaktan vazgectiginde birçok mesele çözülmeye başlayacak kendiliğinden.

sorun morun yok. sadece doğru zaman doğru insan ve hazır olmak var. bi de sen hazırsan bir ilişkiye/evliliğe karşına çıkan her kimse doğru kişi her ne zaman ise doğru zaman gibi geliyor.

4s var arkadaşlar kesin bilgi yayalım.

Şimdi emin olmak için soruyorum. Aşık olduktan sonra karşındaki kişinin random olarak sana aşık olmasını beklemiyorsun dimi? Gidip girişimde bulunuyorsun, çabalıyorsun? Yoksa 2 kişinin birbirine aynı anda aşık olması harbi mucizevi.

çarşı pazar parktaki çiftlerin çoğunun aşk olmadan vakit öldürmek için birbirleriyle takıldıklarını düşünüyorum, aşık olabilecek insan bulabilmek bu devirde zor be dostum..

Tabi mutlu gözüken çiftlerin çoğunun içten içe mutsuz da olabileceğini de değerlendirmek lazım. Mutlu gözükerek kendilerini de kandırıyor olabilirler.

Fiziksel çekiciliğin yoksa kimsenin seni tanıyası gelmiyordur.

Hiç denk gelmemesini bile büyük bir başarı olarak bulmaya başladım. Kaç kişi başarıyor asdgs

böyle diyen nice arkadaşım hayatının insanıyla tanıştı sonradan. klişe bir tavsiye: zaman her şeyin ilacı.

birleşmiş milletler başkanı. uzun uzun açıklamayayım şimdi.

İlk mesleği mi seçmek durumundayız, ben adamı seçtim ilk; hata mı yaptık?

Cevap: vahşi hayatı koruma derneklerinin birinde bakıcı olsun

Mesleği benim mesleğim den düşük olmasın

Çünkü ilerde ben senden az / çok kazanıyorum ezme / burun büyüklüğü olmasını istemem.

nefes alsın yeter dediğimden dolayı meslek kısmını önemsiz buluyorum...

Meslek olarak sınırlandırmadan, her yerden çalışabildiği kendi işi olmalı diyorum :)
İstediğimiz an istediğimiz yere kaçabilmeliyiz :)
(çok isteyince oluyor diyorlar;)

öğretmen olsun öğretmen fetişim var bayılıyorum eşim de öğretmen olabilir o yüzden.

Mesleği olmasin ben çalışır ona bakarim.

fırın ustası olsun. pide yapar yeriz.

Ekmeğini taylor serisinden çıkaranlarla çok iyi anlaşırım.

Filozof :(

Moleküler biyoloji ve genetik bölümünde asistan

mesleğini seçecek lüksüm yok benim şahsen. o yüzden pek fark etmez diyorum. gazeteci veya muhabirlik falan ilginç olurdu ama :P

sanatçı özellikle balerin, soprano ya da orkestra sanatçısı olsun.

su meslek takintisi, mesleklerin yarattigi tuhaf algilar, bazi meslek sahiplerinin kendini toplumdan ust seviyelerde gormesinin veya gorulmesinin sebepleri nelerdir, ben de bunu merak ediyorum.

örtmen haahahah olm insan atanır atanmaz evlenir mi ya bu neyin açlığı bankacı bi de avukat bi de dişci

rayde benle olur evimin erkeği cocuklarımın babsı olurum gel he de zenginsen

Atanamayan da olsa öğretmen candır <3

mühendis olmasını temenni ediyorum şahsen.

manav.

o kadar çok 'makara amaçlı' sallama meslekler varken neden rygard? bunu merak ettim ben. ne alıp veremediğin var bu adamla da ona tik atmadın? :D

cevap olsun, tiyatrocu diyeyim bende.

cerrah olmasini isterim.

halden anlasin, evine bagli olsun, aldatmayi dusunecek vakti olmasin, evdeki huzurun bekasina inansin. stress dolu bir hayati birlikte goguslesinler filan, erken emekli olup kafa dinneriz zaten

bu ne yaman celiski: onedio testi sair cikti :))

yeni iç güvenlik yasa tasarısına binaleyn karım polis olsun .

aşçı, pastacı ya da meyhaneci.

doktor olsun genelde seksi oluyorlar.

mühendis olsun mühendisleri severim
nitekim sevgilim de mühendis hihihiihihhi
:)

beğenmemiş eleman manavı, sorduğun sorunun kalitesine yakışmadıysa demek.

Doktor. Ben de doktorum.

doktor +1

at antrenörü.

www.sabah.com.tr

Avukat ya da savcı olabilir

Evliliğe karşıyım ama birlikte olmak istediğim kişinin yaratıcı bir iş yapmasını isterim, bir de az çalışmasını isterim.

futbolcu, tercihen santrafor.

pasaport ya da prosedür gereği işler haricinde evlenmem de soruya cevap vermem gerekirse erkekte oto tamircisi isteyebilirdim. atölyesi olan biri filan. kadındaysa zincir harici kafelerde çalışan biri olabilir. bu tip işleri daha az kirli görüyorum.

işsiz olmalı

indirir izlersin bi ara.

popcorn time'dan izliyorum su anda. 32. dk'da sıkılıp ara verdim yordu film beni.

değmez. o kadar iyi bir film değil. oscar alınca iyice şişirildi.

kötü film, kamera kullanımı falan marjinal olmuş diye sosyal medyada iyi şişirildi popüler oldu oscar'ı kaptı, oturum bir film izleyim diye bir niyetin varsa 20. dakikada uyursun, filmde ruh yok .

ben de yarıda bıraktım, sabrım yetmedi.

tabii ki zevk meselesidir.

ama oscar dahil onlarca ödül alan bir filme kötü ve şişirilmiş demek asıl kötülüktür.

sinemaya bakış açınıza göre değişen bir film birdman. bana göre inanılmaz güzellikte. birçok açıdan da sinema okullarında ders niyetine okutulacak cinsten.

Fena film degil ama sinemada izlenecek bir film de degil bence. Ortalarinda baya sikilmistim. Parana yazik.

@mr rosebud

american sniper gibi bir filmin bile aday olabildiği oscarmı kıstas alınıyor iyi film olma açısından

entel filmi, mal filmi, am kafalı filmi. biraz önce the drop izledim kendime geldim.

ben izlerken o kadar güzel bir film olduğunu bilmeden izledim. evde yalnız başıma izlediğime üzüldüm sonradan. bence süper bi film. sinemaya gitmeyi seviyorsan sinemada izle.
not: film baya depresif

@docrivers

yalnızca oscar ödülüyle iyi film kıstası yapılamaz tabii ki, ama oscar dışında 170 ödül ve 152 adaylıktan daha bahsediyoruz. işlediği konuyu ele alma biçimi ve görüntü yönetimiyle 100 küsür yıllık sinema tarihinde çığır açmayı başarmış, senaryosu ve oyunculuklarıyla da alışılmışın dışına çıkmış bir filme kötü demek abes kaçıyor. sevmediysen sevmemişsindir olabilir ama bu filmin kötü olduğu anlamına gelmez.

alanları dar olduğu için o kadar kasıyorlar. evin biçimine ve ihtiyaca göre dar alanda nasıl yaşanacağına dair fikir yürütmek, kabaca tasarlamak, sonra bu işlerden anlayan birine- mesela mimar bi arkadaş- danışarak ölçülerle ince ince tasarlayıp sonra bir de evlere özel dolap yapan insanlarla, konuşarak yapılabilir herhalde. hiç yapmadım ama heralde böyledir diye düşündüm.

benim hobim herhalde bu. çoğu zaman kendim çiziyorum, basit bir şeyse birkaç görselle mobilyacıya gidip yapılacakları ve hangi malzemeyi kullanacağını anlatıyorum. ankara için; siteler.

bir de houzz diye bir site var, güzel uygulamalar var. pintereste ek olarak fikir verebilir.

Mumkun. Ancak uzn bir sure iyi bir terapiste gitmek gerekiyor.

iyi bir terapist + gerekirse destekleyici ilaç + kişisel çaba ve iyileşme isteğiyle gayet iyi noktalara gelinebilir. sonuncusu en önemlisi.

yaşla birlikte hafifleyen bir hastalık

2 ama çok fazla hatırlamıyorum.

benimde iki 4 yaştan sonra hemen hemen her şeyi hatırlıyorum ama bazen dün ne yedim unutyorum :)

2. Aklımda bir sahne var, yapılan konuşmalara kadar her şey aklımda, hatta o konuşmalara karşılık aklımdan ne geçirdiğimi bile hatırlıyorum.

bende de 2

benim inanılmaz kötü bir hafızam var, 1 veya iki tane 5 yaş altı anım vardır onlar da bölük pörçük

4 yaşındayken salondan gelen çay karıştırma sesleriyle babaannem bize gelmiş diye sevinerek uyanmam. hmm bir de 3,5 yaşındayken kardeşim doğacak yaşasın diye annem hastanede doğururken babamla yatağın üstünde zıplamıştık. ama annemle babam hatırlamıyo. ne alaka baban hastaneydi diyolar :D

2 yasinda balkondan düsmüstüm, komadan sonraki tüm detaylari hatirliyorum
hastaneler arasi sevkedilisim, cok susamam ve su verilmeyisi, yanimizda olan babamin arkadasi kemal amca, doktorlarin refleks kontrolü icin ayaklarimi kalemle cizmesi vs

Dedemi 3 yaşımdayken kaybettim. Cenaze gününün çoğunu ve dedeme dair bir sürü şeyi hatırlıyorum ama onlar bölük pörçük.

bir sürü anım var ama o anılarda kaç yaşındayım hiç bilmiyorum. siz nasıl yaşı kesin olarak söyleyebiliyorsunuz?

fakat 3-4 yaşlarındayken bir kızla dudaktan öpüşürkenki bir fotoğrafım var mesela, onu hiç hatırlamıyorum ilginç şekilde :D

2. yaşgünümü ve sonrasını hatırlıyorum

3 yaşındayım, babam kucağında kardeşimle yaklaşıyor, sinirli, sağ elini boşaltıyor, kardeşi sol ele alıyor, bana sağlam bir tokat atıyor. hatırladığım en eski görüntü bu.
detayıyla anlatmasam hadi lan diyecekler. detayıyla hatırlıyorum. bahçe duvarının üstünden tokat aşırdı ipne.
günlerden bayram, aklı eren ermeyen bir grup çocuk, bayram günü köyün mezarlığına dua etmeye giderken benim de elimden tutmuş götürmüşler. orspu çocukları yüzünden tokadı yiyorum.
arif var mahallede, onun mavi gözlerini hatırlıyorum, hayatımda ondan daha tuhaf bir mavi görmedim.. kafası kesilen tavuğun badi badi koşması. hepsi aynı mahallede. millet, bütün mahalle, salça yapıyorlar, çarşafların çamaşırların arasından mahalle karılarını izliyorum. püre domatesler çok güzel. tıksırana kadar sür sür yeeee.
mahalle kovboy kasabası gibi, tek sokak, iki yanı tarla. iki sıra ev var.

1 yaşından küçük, yürümeyi öğrenmemişken yürüteçte geçirdiğim bir kaç anı kare kare hatırlıyorum. 3 yaşımdan da kesik kesik şeyler var. ama genel olarak hafızam baya kötüdür.

Valla imrendim ben ilkokulu bile zor hatırlıyorum bir yaşını hatırlayan var benim bir dr a görünmem gerek herhalde

3 yaşındayken bizim üst katın liseli kızına bırakmışlardı beni bakması için. Arkadaşları da gelmişti 4 kız daha vardı ortamda. Kızın kucağından inerek masanın altına girmiştim. Kızların bacaklarına dokunup kaçıyodum. Çok net olaylar beni sevsinler diye şirinlik falan yapıyodum rol falan kesiyodum.

net olarak hatırladığım ve tarihini kestirebileceğim en eski, beşiktaş'ın şampiyonluk kutlamaları var sanırım. tarih kümesinde de beşiktaş'ın şampiyonluklarıyla anıların yaşandığı mekanları kesiştirince 4-5 civarı bir yaş çıkıyor ortaya.

2 silik olarak. fotolara bakarsam hikayeleri hemen aklıma gelir.

Sunnetim. 4 yasindayken.

4 yaşındayken. Ayağımın üzerinden fare geçmişti

2.5 yasimi hatırlıyorum; kardeşimin dogumunu.

Taş çatlasa 3'ü parça pinçik hatırlıyorum. Açıkçası birtakım anılar var ama kimbilir hangi yaş. Hiç merak etmedim, kimseye yaşımı sormadım. "Zararı yoksa, bende de olsun" şeklinde yaklaştım. 3'ü de fotoğraflardaki saç uzunluğumdan çıkarım yaparak hatırlıyorum.

4-5 aylıkken yaptıklarımı gayet net hatırlıyorum.

4 yaş gibi hatırladıklarım var. ilk okul öncesi çok çok şey hatırlıyorum ama tamamının tam yaş aralıklarını bilmiyorum açıkçası. Ama 4 yaş gibi tahmin ediyorum.

4. yaş doğum günümü hatırlıyorum.

Bulanık hatırladığım şeyler var. Yaşım 1,5-2 civarı; annem beni ayağında sallıyor, babam da gazete okuyor ama ben ters yönde olan televizyondaki ayılı bir çizgi filme bakıyordum.
En net hatırladığım en eski şey ise, Özal'ın ölmesi. Yaşım 4,5 o sıralar. Bildiğin üzülüp ağlamaklı olmuştum yahu.

1.5 yaşındaki olayı hatırlıyorum ailem de onayladı hatırladıkça güleriz hep beraber..

(bkz: lucid dreaming)

Ya kusura bakma ama kendini özel hissetmeni gerektiren bir durum yok. Çok insanda oluyor bu. Ben de oluyor.

'Bu herkeste olan bir şey değil mi ya?' demeye gelmiştim ki zaten yazmışlar. Takılma, gayet normal.

Rüyayı kontrol edebilmek ve bu şekilde rüya gördüğünün farkında olmak anil'in da yazdığı gibi lucid dreaming. Herkeste olan bir şey değil bu. İnsanlar bu hali yaşayabilmek için egzersizler yapıyorlar; hatta aplikasyonları bile var. O yüzden tadını çıkar bence.

uyku düzenin rüyalardan dolayı mı düzensiz? değilse uykusuzluk ve yorgunlukla da alakalı olabilir sanki.

lucid dreaming için ben de uğraşmıştım, rüya üzerinde tam kontrol sağlamak inanılmaz özel bir şey bence. tadını çıkarın.

bulunduğun belediyeden evlilik günü için izin alman yeterli bence.

evlenme teklif etmek icin belediyeedn gun mu almak lazim? :) henüz teklif edecegiz gün alma islerine fln daha var

sivil havacılık genel müdürlüğü sanırım. havai fişek için burdan izin alınıyormuş. sonuçta havayolu ulaşımına tehlike arz edebilir (helikopter vb için)

200 tane uçur ortamlarda bin tane uçurdum de.

Boğazda falan yapacaksan başına iş gelebilir.

nerede uçuracağına bağlı.

İstanbul'da kadikoy civarinda niyetim ama orada olmaz surada yap derseler de portable bir durumdayiz gideriz.

1000 tane balon nasıl şişiriliyor? bir de 1000 tane balon demek sonradan kullanılmayacak, nereye uçacağı belli olmayan, doğaya karışacak bir sürü plastik demek. bir evlilik teklifi için doğaya zarar vermek niye?

1000 tane balon doğaya herhangi bir zararı olmayan helyum gazı ile şişiriliyor, ve bir balon ortalama 2gramdan 1000 tanesi 2 kilo bilemedin 3 kilo plastik yapıyor ve senin o "bir evlenme teklifi" olarak gördüğün durum benim ve müstakbel eşimin ömrü boyunca yaşayacağımız en özel anlardan biri ve ben bunun için 3 kilo plastik ile doğaya zarar verme hakkımı da bu 10 yıldır özel aracım olmasına rağmen günlük olarak toplu taşıma kullanarak egzoz gazları ile çevreye verilebilecek zararı kendimce azaltmış, ekseriyetle cam şişeler kullanmış, markete kendi pazar çantam ile gitmiş, suyu dikkatli kullanmış biri olarak denklemeyi düşünüyorum izin verirseniz? hoş vermezseniz de sikimde değil, tahmin ederim benden daha fazla plastik atığınız olmuştur zira ben mebzul miktarda dikkat ediyorum böyle şeylere.

sikimde değil lafına kadar güzel gidiyordu. eyvallah o zaman ne diyeyim.

sen de " bir evlilik teklifi için" demeyeydin iyidi. özür dilerim.

eyvallah. mutluluklar dilerim.

on yıldır bi sürü psikoloğa doktora filan gittim. içgörü şu ana kadar gittiklerimin en iyisi. www.icgoru.com

sayeniz de gidip psikoloji okuyasım var.
görünüşe göre herkes psikolog arıyor.

dediğiniz soruyu ben gerçekleştirdim tavsiyem bi daha başlamayın. yaş ortalamasının gazabına uğrayıp nesil çatışmalarıyla kendinizi yiyebilirsiniz.

ERASMUS u olan okul bakardım
ingilizce eğitim veren okul yoksa ERASMUS ta ne bileyim.italyanca olur ya da fransızca bilmek üstüne erasmus ta hangisi varsa ona gitmeyi tercih ederdim


Oha erasmus nasıl bi yara olduysa bende baya içerlemişim.

daha bitmedi ama az kaldı. sanırım klüplere yazılırdım, özellikle tdp gibi klüplere katılıp işe yarar bir insan olmak isterdim, birde daha sosyal olmaya calısırdım belki herseyden önce hazırlığı atlamazdım bilerek sınavdan kalırdım şimdi ki kafam olsa.

maalesef artık çok geç

hazırlığı atlayıp ortalamayı baştan itibaren düzgün tutardım. devamında erasmus. son sınıfta bölümümle ilgili bir firmada çalışmaya başlardım.

okulda iyi huylu insanlarla arkadaş olurdum. çok zamanımı almayan bir ek iş bulurdum (gittiğim bölümle ilgili). katılabildiğim bütün kültürel etkinliklere katılıp nerde akşam orda sabah sürekli bir aktivite içerisinde olmak isterdim.

şu an tekrar 3 sene öncesine dönme şansım olsaydı direkt olarak italyan dili edebiyatı'ndan başlar ve işi sıkı tutar, dört senede mezun olurdum.

"nasılsa paramı kazanıyorum" diyerek çok savsakladım, istanbul'a alışamadım vesaire 3 senedir burdayım bir tane ders vermedim. "ne var yea 30'uma kadar okurum" diyordum. ama istanbul'da öğrencilik, konfora lükse düşkün adamsan eziyet. öğrenci halinle kazansan da anca "öğrenci" gibi yaşayacak kadar kazanıyorsun. nefret ediyorum. şimdiki aklım olsa gerekirse üstten bile ders almaya kasar 3 senede bitirir işime gücüme bakardım. ortammış mortammış benim üniversitede de ortamım olmuyo ki zaten, hiç değilse para kazanırdım evime sağlam sistem döşerdim bilgisayar alırdım bahis yapardım ne biliyim yurtdışına çıkardım kendim ohoo.

ha okul devam ederken erasmus'a gitmeyi gezmeyi isterdim o ayrı. ama onu şimdi de yapabilirim zaten daha 1. sınıfım ya allah belamı versin. beni bi çuvala koyup varilin içine tıkın, sonra da kurşuna dizip varili dereye yuvarlayın ya lütfen

Hicbir sekilde degisik bir sey yapmazdim.

okulu uzatmazdım üniversite hayatı hiç de öyle zevkli değil. vaktinde bitirip yüksek lisanstan devam ederdim. vakit kaybetmek istemezdim yani.

7 sene gittim.
3 senede bitirirdim.

House of cards, shameless

The office, battlestar galactica

batman ve batman karakterlerini seviyorsaniz "gotham" var..

penguen vs. bisürü karakterin gencliginden ve elbette bruce wayne'in ufaklik halinden basliyor hikaye.

fargo

shameless, office, house of cards baktım biraz ama nedense sarmadı, bu yüzden çok da küfür yedim zaten. ilgimi çekmediler sanırım bilmiyorum. batman de bu kategoride malesef.

www.imdb.com

buffy the vampire slayer

- spartacus serisi (konulu kanlı porno seks on dı biç.) (konu gladyatörler zamanı isyan falan birbirlerini s.. kesen kesene eski çağ)
spartacus blood and sand
spartacus gods-of-the-arena
spartacus: Vengeance
spartacus war of the damned
bunları bu sırayla izle yayınlanma sırası bu hepsi zaten kısa sezonlar 7-8 bölüm

- fringe (bitti izle ama istersen başkalarını izle sonra vedalaş)
- işler güçler (dediğim gibi keyiflenmek için izle)
- behzat ç (kesin izle en başından bipsizleri ilk başta yok 2-3. sezonda var onları da bipsiz izle kesin)

- LOST (kesin izle aaheoejfefoefof)
- person of interest - polisiye - aksiyon - değişik (kesin izle) yüzde yüz izle)
- the walking dead - zombili falan ama yılın en iyi çıkış yapan dizisi(kesin izle)
- futurama (kesin izle) hayatımın çizgi filmi öyle diyim. ama atıştırmalık zaten 20 dklık
- the wire (kesin izle) hapishane gibi ozun dışarda olanı belgesel tadında... biraz ağır işler o yüzden aksiyon arıyorsan diğerlerine bak sonra buna gel.

-once open a time (evvel zaman içinde hikayesi, masal karakterlerinin olduğu farklı bi film yılın iyilerinden) izle atıştırmalık üsttekiler bitince buna başla :)
- revolution (elektrikler giderse tüm dünyada ne olur) izle bunuda lostun yapımcıları yapmış
-homeland (hacı buda amerikanın kendini böbürlendirme şeyi- adam asker afgana savaşa gider tutsak olur sonra orda müslüman olur geri döner olaylar olaylar izledim güzel bazen sıkıyo geneli iyi)
-the following (yeni başladı 2 bölüm oldu güzele benziyor yoklukta gideri var)

- rome ( bu da iyi ama hepsini izleyemedim gerçi imdb puanı yüksek eski dizi)
- the newsroom (şu muhabir hikayesi vardı ya o işte ehh ben yarım bıraktım)
-666 park avenue (bundada losttaki kel oynuyo dizi kalktı yayından ama atıştırmalık gideri var ben bitirdim bi sezondu sanırım zaten)
-alcatraz (buda losttaki tipler var ehh tutmadı kalktı bi dene ben 5 6 bölüm izledim sarmadı)
- shameless ( izle bunu da)

-How i met your mother (bomba komedi, en iyilerden izledim yarım kaldı izle)
-The bing bang theory (ikinci bomba bun uda izle süper)
-Dexter (duymuşsundur adam doktor ama katil buda en iyilerden. popi yani)
-house (bundad a doktor var buda efsane izle)
-prison break (buda efsanedir hatta bazıları ozdan daha iyi der. hapishaneden kaçış hikayesi bombadır)
-supernatural (bununda seveni çok tek tük baktım buda popi)
-band of brothers (buda eskidir kardeşler takımı tvde gösterdi bi ara bombadır)
-firefly (böyle birşey var buda eski ama )
-flash forward ( buda lostçulardan tuttu tutmadı izlemedim)
-mad men (buda popi)
-heroes (beni sarmadı ama popi)
- sopranos (mafya vari izle)
- orange is the new black (bu da güzel hatun hapishane olayları)
- modern family (gülmek için yaratılmış)
-suits (avukatlık şeyi falan, güzeldir izle)
-black sails (korsanlar hiaaaa)
-viking (bunlarda vikings işte izle izle)

my mad fat diary- ingiliz dizisi, dram gibi böyle. 90'larda geçiyo, 90ların indie müzikleri eşliğinde problemli liseli gençler filan var. ama teenage dizisi gibi değil, senaryo, oyunculuklar filan çok çok başarılı.

bron/broen- danimarka- isveç dizisi, polisiye, thriller. alışkın olmadığımız bi tarz polisler var baş rolde.

mozart in the jungle- eğlenceli komedi dizisi, 20 dakikalık olduğu için baymıyo, müzikleri de çok güzel.

sadece sevdiklerimi yazınca olmamış tabi. yazılanlardan sadece orange is the new black,alcatraz, rome ve homeland i hiç izlemedim. diğerlerinin hepsinden en az 4 bölüm izlemişimdir. hepiniz zahmet etmişsiniz sağolun. fakat az bilinen dedim lost, spartacus filan demişsiniz adsadjaskda.

@kedi yavrusu işte aradığım cevap, teşekkür ederim!

var ben kendim böyleyim, 2012 yılında aldığım kararlarla yaptığım değişikliklerle hep daha iyiye gidiyorum

@masa penisi süper! ne gibi değişiklikler mesela?

@cigerdelen nasıl olacak, kim o, sen misin? ben miyim?

sigarayı bıraktım, çok tembel bi insan olan ben her sabah 9 da kalkıp akşam 5 e kadar ders çalıştım okul mokul herşey düzene girdi, üniversitemi değiştirdim geçiş hakkıyla ailemin olduğu yerde bi üniversiteye geçtim, arkadaş ortamı biraz bozuk ama eskisinden daha iyi vs.

benim lan bu
daha iyiye gitme haricinde :)

işler iyiye gidersen ilerde ben olabilirim bu :P

@masa penisi, tebrikler diyorum o zaman.
@rakicandir, yani çalışıyorsun ama herşey iyiye gitmiyor mu?

bir arkadaşım başka şehirden istanbul'a taşındı. sporcu olma hedefi vardı ve geldiği şehrin en iyi takımında oynuyordu.

lise'de iki sene sınıf tekrarı yaptığı için okuldan ayrılmak durumunda kaldı, gittiği (ilk geldiği okula göre) çok kötü liseden atıldı. ondan da daha kötüsüne gitti.

sporculuk kariyeri de aynı şekilde boka sardı, altyapı'da iddialı bir takıma giriş yaptı, oradan daha kötüsüne oradan da daha kötüsüne derken kendini 40 yaşında adamların geyiğine oluşturdukları bir klüpte geyiğine maçlar yaparken buldu.

bu arada okul ve spor hayatının kötüye gitmesine paralel çevresi de boka sardı, ipsiz sapsız itlerle görüşür oldu her gün kavga vs.

ailesinin de işleri aynı şekilde boka sardı, babasının hedeflediği işler tutmadı maddi olarak da sıkıntıya düştüler

sonra sadece gösterdiği azimle kendini bu hayattan kurtardı. bu adam şu anda Türkiye'nin en tanınan kişilerinden biri. tahmin ediyorum en 50 milyon parası ve çok düzgün bir hayatı var.

kısacası oluyor.

evet kardeşim.
birşeyler yapmıyorum ama artık.hiç kimseyle iletişime geçmeyince daha faydalı oluyorum kendime.

insanların başarabildiğini bilmek umut veriyor, teşekkürler herkese :D

kariyer.
yaş: 26

En az 3 ü. hangisi soylemem.
yas 23

a) Aşk
b) Para(sızlık)
c) Ailevi Sorunlar

yas: 28

A, c, d -21

d

+ a, c

24

d ve e

yaş:30

valla okul, psikolojik durum, maddi durum falan aslında canımı sıkan bayağı durum var da karşı cinsle olan ilişkim şu dönemde canımı sıkmıyor değil. komple uzaklaştım o işlerden. kimseyle tanış(a)mıyorum, kimse ilgi duymuyor, onlar ilgi duysa ben mal gibi davranıp uzaklaştırıyorum vesaire. aşırı gergin, sorunlu bi tipim karşı cinsle iletişim konusunda. eskiden böyle değildim. bi tane sevgilimle kötü şeyler yaşadım ondan sonra oldu böyle. hiçbi zaman hiçbi kız beni sevmicekmiş, bi şey yaşamıycakmışız gibi geliyo. çok daha da kötüsü, ben malım. yani birisi beni çok sevse bile tepki özürlüyüm, gösteremiyorum bazı şeyleri. kendi durgunluğum, mallığım yüzünden ömür boyu yalnız kalacakmışım gibime geliyor.

yaş 20. ha "tek derdin kız olsun" deseler "keşke" derdim orası ayrı. okulumu bitirsem, sağlığımı ve kafamı falan yoluna koysam, güzel para kazansam sevdiğim işi yapsam bu kadar bunalmazdım herhalde NİYE KİMSE YOK LAN diye. o zaman olurdu da zaten.

Saglik sayilmaz allaha sukur ama saclarim dokuluyor. Inanir misin hayatimda oyle ciddi derdim olmamistk, simdi tek derdim bu. Sebep genetik. Yapabilecegim hic bi sey yok. 22

g, 19

b, d, e

yani f.

yaş: 24

Aşk, 28

a.d. 26

gg/25

f

yaş: 19.

hepsi iyi genelde sadece çocuk yapma konusunda ufak bir sıkıntım var. 31 k

Hayat bana vaykiki vay vay

Edit: 20,5

a) Aşk, şöyle ki çeyrek yüzyıllık olmama 2 yıl kalmıs olmasına rağmen hiç bir şey yok. 0'ın 0'ı resmen. normal genç birinin böyle bir hayatı olmamalı.

onun dışında saydıkların da hiç bir sıkıntım yok. buna da şükür. ama birincisinin yokluğu hepsini gölgeliyor.

hicbiri.
ama aventadorum yok
o hafif canimi sikiyor hafif.

Ask var.
para var. her gun kumarda kazaniyorum, hatun cok zengin daha gecen iphone'um bozuldu diye yenisini aldi.
Saglik problemim yok cok sukur.
Okul diyorum ise, notlarim cok iyi.

Tek derdim yurt disindayim ailemi ozledim.
Yas 20

Sadece b. Bu hale gelmemde bir sıkıntı yok da, yakında geleceğim hal çok iç açıcı durmuyor. Yaş: 31

b)parasızlık

c'de var, d'de var ama b'yi halletsem diğerleri de daha iyi olur sanki.
yaş 30

Probis?

bisküvi kısmı mı kakaoluydu ?

Probis değil hayır.

Evet, Bisküvi kısmı kakaolu idi, paket'ide siyahtı..

Belki farklı bir markaya aittir, Ülker'e ait olup olmadığını net hatırlamıyorum çünkü.

mars mıydı neydi adı. bilemiyorum. ama hatırladım. bence başka bi markaydı.

O muydu bilmiyorum ama bi donem saray biskuvi populer diye bi urun cikardi. Paketi siyahti

yok abi onlar da değil.

paketi; çokoprens'in paketine benziyordu ve paketin tamamı siyah. bisküvi de çokoprens'e benziyordu fakat tamami ile simsiyahtı, üstündeki bisküvi de, içindeki krema tarzı şeyde..

dediğim gibi belki de düşük çaplı bir markanın ürünüydü, hatırlayamıyorum açıkcası. :(

Tamtam olabilir mi, delikliydi böyle

yok maalesef oda değil. cidden hafıza çok ilginç bir şey, görüntüsü zihnimde canlanıyor paket'in ama üzerinde yazanları göremiyorum bir türlü..

eti prenses?

eti prenses'in simsiyah paketli olanı var mıydı? ben hiç bir yerde görselini bulamadım. :/

Bodrum iki saat, Marmaris yarım saat, fethiye iki saat, dalyan bir saat mesafede. Denizi gidiyorsun gidiyorsun derinleşmiyor. Çok uzun olmayan bir sahili var. Deniz olarak çevre ilçelerin yakın koylarında daha güzel yerler var.

Eylülde gittim hic bir yerde sıra beklemedim aksine bombostu. Ücretler makul, minik sahil kasabasi. Marmarise arabayla geçmiştir.
Erdem hotelde kaldım. Ucuz ve deniz kıyısı olan otelden daha yakındı. Denize kıyısı olan otelin odaları o kadar arkada ki bir suru yurumeniz gerekiyor. Üstelik çok da pahali

iyi yanları, çadırlı orman kampı var, falezleri çok güzel, uçurtma sörfü yapmak için uygun deniz ve rüzgar var ders alabilirsin zevkli olabilir. kötü yanları akşam bi saatten sonra çok sivrisinek oluyo. bi de bahçeşehirdeki villalar gibi çirkin evler var. bir de biz ağustosta gittik çok kalabalıktı.

uç ve mürekkep kalitesi bir yana çizim yapacağın kalemin ele oturması da önemlidir.
bunların hepsi var bunda, artline / ergoline (tercihim medium)
2 yaşından beri en büyük oyuncağı kalem olan bir adam olarak 0,6 uçlu olanlarını uzun yıllar kullandım yerine alternatif aramak aklıma bile gelmedi.

@yirmibirellidokuz şu anda tam söylediğini kullanmaya başlamıştım. bu kalemle çizim yapması deiğerlerine göre daha rahat. biraz daha ince uçlu birşeyler arıyorum aslında mediumun 0.6'dan daha ince olanlarına bakayım o zaman.

eskiden daha kısaydı sanırım. asistan hekimler grev ve eylemlerle süreyi attırdılar. bu artmış hali malesef.
bildiğim kadarıyla daha uğraşıyorlar

ilk bi git, memnun kalmazsan özeller var

ne demek memnun kalmazsan, 10 dk diyorum

Ilk kez mi alıyorsunuz? Eğer öyleyse gideceğiniz doktor sizi dinler hemen, terapiye ihtiyaç varsa randevu verir baska bir doktor için ama bir ay sonrasi için fln olabilir. O doktor uzun uzun konuşuyor sizinle. Ilk doktor sorunu tespit edip ilgili hekime yönlendirmis oluyor yani.

ilk kez, hiç sevmedim ne bu ya çok nazlılarmış

Dahiliyede de ancak hastaligini biliyosan 10 dk yeter onun disinda sikayetle gitsen "hii tamam al bu ilaci kullan"

Saglik reformu cok super

Ozellerde bile nazlanan var. orda bile 10dk da postalamaya calisiyorlar.

Ya çok afedersiniz ama hepsinin mk o bakirkoy ruh ve sinirdekilerin.

Yani ki gitme oralara "mümkünse". Sana bi numara vereyim, ona görün. Seans ücreti çok uçuk değil, 10 dk da da yanlis ilaç verip (belani s.kip) yollamaz.

Devlet hastaneleri: - neyin var? + kendimi kötü hissediyorum. - al sana ssri, yörü git mantığıyla işler. psikoterapi gibi bir şeye başlanacağını zannetmeyin ya da bana çocukluğunu anlat hüseyin, gibi bi şeyler demelerini. çok ciddi şikayetlerle gidip yakınmaları azaltmaya yönelik ilaçla geri dönen çok insan var.

@damdanakan
neden özellikle bakırköy? bakırköy'dekilerin seçimi değil ki bu

cerrahpaşa'da 15-20 dakika dinliyorlar. doktorları da bakırköydekilerden daha ilgili.

@damdanakan ya ben sgk'lı değilim zaten yakın eve diye oraya gidecektim, mesajdan ver istersen isim/no. özellere baktım kime gidicem seçemedim ondan hastane

Doğrudan muhattabınız Sağlık Bakanlığıdır.
Sistemi getiren de en kısa sürede hasta bakılmasını isteyen de sağlık bakanlığıdır.
Kaliteli hizmet istiyorsa özele git (tabi bulursan) demek isteyen de dolayısıyla kimdir? Anladınız siz onu..

Bakirkoydeki doktorlarin is yoğunluğu daha fazla ve ne hikmetse gördüğüm en ilgisiz doktorlar bu hastanede. Hastayi azarlayip yollayan mi dersin, on dk bakmayip yanlis ilaç tedavisi başlatan mi? Ortami gidip bi görseniz ne demek istediğimi az çok anlarsiniz zaten.

@mula: bilgileri yolluyorum özel mesajla. Ogrenciysen ya da issizsen tolerans gösterecektir bahsettiğim doktor. Sabit bi fiyat politikası yok ve samimi bir kadin.

ya parası sorun değil zaten sgk yok bende devlete de gitsem para ödüyorum tek derdim yakın olmasıydı, ondan orayı denedim.

25 yaşındayım en sakin dönemimdeyim.

Onun yaş aralığı belli olmuyor diye biliyorum ve adı da ikinci ergenlik sanırım. Ben öyle bir dönemden geçtim evet..

ben de tam belirttiğin dönemlerde ergenlik benzeri bir süreçten geçtim şimdi karakterim oturdu, amma malmışım o zaman diyorum

hafiften mitolojik, astrolojik, sosyal deney veya her ne ise ona benzer bir tespitte bunun gibi bi bilgi görmüştüm.

komplo teorisi, koca karı uydurması gibi şeylerdi çoğu fakat biraz düşününce de olabilitesi var gibi gelmişti.

28-30 yaş bunalımlarından falan bahsediyordu, hayatın o dönemine kadar duygusal erişkinliğini tamamlayamamış bireylerin bu süreçte ölümü çok düşündüğünden, hayata karşı çok kırılgan olduklarından falan bahsediyordu. bu dönemi zararsız atlatanların, yapması gerekenleri zaten normal ergenlikten 28 yaşına kadar geçen sürede yaptığından, bu dönemde zorlananların ise değiştirmesi gereken şeyler olduğundan bahsediyordu.

ve ben de böyle bir dönemden geçtiğimi söyleyebilirim.

Maalesef var. Şahidim. 28 yasima günler kala full time bir ergen gibi hissediyorum. Kafam inanılmaz karisik, sürekli bir şok hali. Nerede nasil davranacagini bilememe, huyun suyun değişmesi.
30 dan sonra karakter oturuyor diyorsanız biraz daha disimi sikayim bari.

Tecrubelerim şöyle: ODTÜ'yu birakip evime döndüm. (3.sinifta idim)
Bu arada ağır depresyon teşhisi ile antidepresan kullaniyordum. Düzenli olarak da psikologa gidiyordum. Acaba budist rahiplerle munzevi hayatı mi yasasam, yoksa dansçı mi olsam gibi ikilemler icindeydim. Sonra intihar girişimi falan derken en dibe vurunca ayaklar, su yüzüne çıktım yavaş yavaş.. Tabii ki bir iki çok önemli insanin desteği ile oldu biraz da bu. 22 yaşımdaydım.

inanılmaz ergendim ben de. bir kaç sene önce geçti. (31)

Varsa da ben henüz erişemedim çünkü ailecek ergen takılıyoruz bunalımdayız

oluyor ya tam 23-24 gıbı cok kotu zamanlar gecırdım ben de. yenı yenı su yuzune cıkabıldım. hala da ara ara gelıyor bu ergenlık.

Benim zamanımda ergenlik bilinmiyordu, normal büyüdük biz. O yaşlarımda duygusal olarak değişiklik olmadı, sinirlerimi, duygularımı kontrol etmekte zorlanmadım. (54 k)

Bu dediklerin menopoz ve gebelik belirtileri. Menopozda ve gebelikte oluyor duygusal devinimler; hiç olmaz zamanda ağlayıveriyorsun ya da sevinince epeyce seviniyorsun havalara uçuyorsun filan.

gercekten var miymis oyle bir sey! simdi rahatladim. ben tam o donemdeyim/25 y.

yoo ben duymadım böyle bi şey. 22 yaşından beri filan çok olgunum. asdlfjd. quarter life crisis diye bi şey var o yaşlarda yaşanan ama onun da ergenlikle ilgisi yok.

30 yaşındayım, 13 yaşından beri kesintisiz ergenim, saygılar.

çoğu arkadaşımızın 24 yaşında ergenlikten çıktığını zannetmiyorum ki bir de ikincisine girsinler.

bu kadar basit.

bizim erkeğimizin ergenliği bitmez

aha babam 65 yaşında hala ergen. yeminle.

prezi.com

1 kabak, biraz mantar, 2 kırmızı biber, 3-4 yeşil biber, 1 havuç, isteğe göre 1 patates, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 3 diş ikiye bölünmüş sarımsak, halka halka kesilmiş 1 soğan, biraz pulbiber, kekik, karabiber, kimyon bunların hepsini harmanlayıp, fırında pişirince çok güzel oluyor. ilginç değil pek ama tadı çok güzel.

ya ben bu yemeği hiç yapmadım ama bir yerde yemiştim etin yanında garnitür olarak. haşlanmış havuc brokoli bruksel lahanası gibi sebzeleri, önceden sotelenmiş biberle birleştirip az yağda tavada çevirmişler baharatlayıp üstüne de parmesan ve kaşar rendelemişler biraz. çok lezzetliydi

Marketten tavuk göğüs eti alıyorsunuz istediğini kadar (bildiğiniz köy tavuğu satan varsa orası daha iyi olur). Bunu kuşbaşı doğratıyorsunuz.

Kabak, patlıcan, havuç, kırmızı biber, yeşil biber, soğan, sarmısak, kekik, pul biber, kimyon, kara biber, acı biber salçası (acı sevmezseniz tatlısını kullanırsınız) ihtiyacınız olanlar. Domates de ekleyebilirsiniz.

Bir de zeytinyağı (sızma).

Bir tavada soğanı salçayı kavurup üstüne sebzeleri ekleyip 10-12 dk kısık ateşte üstü kapalı (kapakla) pişiriyorsunuz. bu aşamadan sonra bütün baharatları ekleyip güzelce karıştırıp yine kısık ateşte kapağı kapatıp tavukla ilgilenmeye başlıyoruz.



tavuğunuzu başka bir tavada zeytinyağında önce 3-4 dakika yüksek ateşte sonra kısık ateşte 5-10 dakika pişiriyorsunuz. Tavuk etleri tamamen beyazlaşınca diğer tavadaki sebzeleri ekliyorsunuz.

Hepsi bu kadar. Bayağı bol sebzeli güzel doyurucu bir yemek. Dediğim gibi tavuk serbest gezen köy tavuğu olursa çok şükela.

(bkz: ratatouille)

günde kaç tane hastaya bakıyor bir tahmin edin ve dünyanın sizin etrafınızda dönmediğine kabullendirin bi önce kendinizi :)) düzenli olarak giderseniz bi nebze sizin hakkınızda bilgi sahibi olabilirler ben de her ay düzenli gittiğim bi doktorum var az çok konuya hakim oldu artık bazen baştan sarıyorum ama idare ediyoruz.

kendimi elbette dünyanın merkezinde görmüyorum. fazlaca kişiden hiç ilgili olmadıklarına dair yorum aldım, bilmediğim için soruyorum. :)
ama çok hastaya bakıyor olması hala hastasına yeterince ilgi göstermemesini doğrulamaz. en azından bizim gibi ülkelerin sosyal devlet anlayışında hak istendiği zaman alınıyor. hasta hakkını istemezse, yani ilgsizliği protesto etmezse hakkını ve gereken ilgiyi de alamaz.

özelde de ilgilendiklerini sanmıyorum.
ceplerini doldurmakla ilgilenirler genelde.

Şöyle bi durum var, doktorun kendi ilgilenmek de istemiyor olabilir yoğunluktan dolayı, bunun dışında sistem de izin vermiyor zaten ilgilenmesine. 7 dakika mı ne komik bi hastaya ayırması gereken süre var sistemler o şekilde randevu atıyor. 7 dakika içerisinde ise psikyatrik muayene zor bir durum o yüzden kafalarındaki şablona göre ilaç yazıp gönderiyolar genelde

bir de anladığım kadarıyla psikiyatristlerin pek "ilgilenme" durumu yok.
psikoterapi yada psikanaliz yapmıyor ki bu adamlar.
"hastalığına" kendilerince bir teşhis koyup, ilac yazıyorlar.
sonra seni üstünkörü dinleyip dozaj ayarlıyorlar.

devlet veya üniversite hastanelerindeki bu problem doktorlardan ziyade sistem kaynaklı. çoğu yerde 7 dakika veya 10 dakika gibi sürelerde hasta bakmaları buyuruluyor psikiyatrinin (diğer bölümlerde bu süre daha kısa. hatta izmir tepecik eah'de 3-4 dakikalık kadın doğum muayeneleri var, şaka gibi) . başvuracağınız doktor ne kadar ilgili olursa olsun bu sınırlamanın dışına çıkamıyor yoğunluktan dolayı.

Kendi kliniği olan doktorlar bu konuda en iyisi.

gittiğim 1-2 devlet hastanesinde adam beni dinlemeden 2 ilaç yazdı.kullanmaya başladım ama faydasını göremedim.

sonra özel bir psikaytra gittim.o ise bu ilaçların yaşıma uygun olmadığını günlük hayatımı aksatacak kadar ağır olduğunu söyledi.

velhasıl kelam paran varsa özele git derim.ha bana kalsa hiç gitme.gel ben de dinlerim seni ücretsiz hem de :)

@çaykovski

5 dk'da bi hasta bakacaksın diyen başhekim/kamu hastaneler birliği ve sağlık bakanı varken "hakkını istediğin zaman" alacağını sanıyorsan yanılıyorsun çünkü yanlış kişiye celallenirsin, sinirlendiğinle de kalırsın

@la noix allah allah ben doktora celallenmekten bahsetmiyorum ki? böyle bir durum varsa bundan yakınmak haksızlık değildir ve doktorun çok hastası olması da bunun bahanesi olamaz diyorum. sorun sürelerde ise de, doktorda ise de iş yetkili merciide çözülür yani. söylemeğim ima ya da iddia etmediğim şeyler eleştiriliyor anlayamadım yani.

ilgi için iki önemli noktaya dikkat etmek lazım.biri özel muayenehaneye gitmek diğeri piskiyatris yerine piskolog tercihi.

cerrahpaşa'da 15 dakika filan dinliyorlar. ben memnun kaldım. bakırköyden erenköyden daha iyi bence bir milyon tane hasta beklemiyor kapıda.

Caykovskicim, izmir'de çocuk ortopedisti bir doktor mhrs'yi takmadigi için soruşturma geçirdi. Adam dedi süre çok kısa oluyor, ilgilenemiyorum, randevuları kendim vereceğim. Bayağı uğraşmış sağlık bakanlığı bu adamla. En son doktor belalı bir tip deyip bırakmışlardı. Sonra ne oldu bilmiyorum. Çözülsün isteyen yok ki, bir günde yarım yamalak da olsa daha çok hasta görülsün isteniyor. Yoksa tavsiye edilen hasta başı süre 30 dk. Bize ogretilenle yapılan çok farklı.

Soruya cevap: İlgilenen doktor vardır bir yerlerde ama olsa olsa 10 dakika ayırır. Üniversite hastaneerindeki doçent ve profesorlere muayene ücretinin bilmem kaç katı kadar para verince hastane bünyesinde muayene olabiliyorsunuz. Dışarıdan yine daha düşük oluyor ucreti. Belki onlar daha çok ayiriyordur.

bozulmamıştır. derin dondurucular annelerin yaptığı mis gibi gözlemeler bir sene boyunca bozulmadan saklansın diye icad edilmişlerdir.

üzerinde küf oluşmamışsa hiçbir şey olmamış demektir.

tamam o zaman yiyorum şimdi oley :)teşekkürler

bozulmuştur, bana gönder onu sen.

tarif ettiklerin stresli olduğumda bana da oluyor. bazen çok büyük sorunlar varken birşey olmuyor bazen ufak tefek şeyler olunca stresten aynısı oluyor.

hiç hissetmedim böyle bir şey.

Hepimizin hissettiği bir şey bence bu ama isimlendirmek ihtiyacı duymuyoruz. Üzerine konuşulası bi konu olduğunu bile düşünmezdim duyurunu görmesem. Önemsiz oluşundan falan değil, şahsa özel bir an o. Farklı bünyede farklı şekilde hissediliyor olabilir. Ayrıca sen biraz kontrol dışı bir duygu/hismiş gibi anlattın ama aslında bence öyle değil. Amcan kağıt üzerinde hesap yaparken dikkatini rakamlara versen o dinginliği yakalayamazsın muhtemelen.

beyin karıncalanmasının bir türü olabilir.

belli olaylara çağrışım şeklinde kendini gösteriyordur.

(git: anti-valentine.hubpages.com)

salt galata kütüphanesi güzeldir. kafesi de var.

aha şurası: plus.google.com

biz de salt galatayı düşündük de gürültümüzden rahatsız olmazlar mı acaba

tamam o zaman orayı bir deneyelim, olmazsa o zaman bakarız.

Anti statikten öte önce korumaya al boşver zaten eline aldığında statik elektrik vermiyeceğin ne malum ? Veya takarken ?

Wd hardiski kargo yapacagım garanti kapsamında. Boyle bir zorunluluk var.
Koruma olayı kolay. Kargocularda uygun paketler var.

Bir ihtimal elektronikcilerde vardır ama harddisk alacak kadar büyük olmayabilirler.

eminönü-tahtakale'de kahve dünyası'nın karşısında tam köşedeki ambalajcıda satılıyor.

bilgisayar parçası donanımı satan her yerde bulabilirsin. yalnız hard diskler statikten çok da etkilenmezler onların asıl düşmanı fiziksel darbelerdir önceliğin fiziksel sağlamlık olsun yani.

"kinadiginiz sey basiniza gelmeden olmezsiniz" bu olabilir mi?

aynı kutupların birbirini itme meselesi bu. aslında aynısınız temelde.

İnsan, kişiliğini genlerinden alır da onun için. Annesi ve ya babasının davranışlarından (Jenerasyon ve ebeveyn çatışması olduğundan) pek hazzeden insan yoktur zaten. Bu böyle nesilden nesile gidecek. Senin çocukların da aynı soruyu içten içe soracak, sonra onun çocukları..

Kendimni gördüğü için nefret ediyordur, benzemiyor aslında, odur. gibi bir şey derdim de düşünmedim derinlemesine ama evet oluyor böyle.

kişiye bağlı. tepkilerimiz duygu-düşünce-davranış ekseninde oluşuyor. duygularınızın davranışlarınıza yansıması benzeyebilir(acıma, duygulanma, yufka yürek); fakat düşüncelerinizin davranışınıza yansıması da benziyorsa bu kısım tamamen kişiye bağlı. karşı tarafın düşüncelerini benimsiyor musunuz benimsemiyor musunuz iyi ölçmeniz gerek. hatta düşüncenizle duygularınızı da biraz kontrol edebiliyorsuz veya ket vurabiliyorsunuz, duygusal davranışlarınız da değişebiliyor. kişinin çabası ve kendi kendine oturttuğu bir karakteri olması lazım altyapı olarak.

Anne-babada oluyor bunlarda, sevmedigi arkadasina benzeme ya da sevmedigi patronuna benzeme durumu pek sik rastlanan birsey degildir bence. Sevmedigin babana ise Dunya'yi onunla birlikte ogrendigin icin benziyorsun benim fikrimi sorarsan. Dusunsene turkceyi bile anne babandan ogreniyorsun. Bu dolap, bu bardak, bu patlican diye onlar ogretiyor sana. Eve misafir gelince "hosgeldin" dendigini kesfediyorsun, ebeveynlerin oyle yaptigi icin. Annenle markete gidiyorsun, annen reyondaki calisana "merhaba" diyor, birinin yanina gittiginde boyle deniyor demekki diyorsun. Vazoyu kirinca baban agzina bir tane patlatiyorsa sen de kardesinin agzina patlatiyorsun. Cunku birseye zarar verince onun agzina bir tane patlatilir, boyle ogreniyorsun. Insanlarin ayiplariyla ilgili konusuldugunda annen-baban hemen konuyu degistiriyor dedikodu yapilmasin diye, onu ogreniyorsun, "insanlarin ayiplariyla ilgili konusulmaz demekki," diyorsun. Belli bir yasa kadar yasamayi onlardan aynen kopyaliyorsun. Sonra birden bire kafa gore hareket etmeye basliyorsun fakat bazilari seyler yerlesmis oluyor, onlari kafana gore degistiremiyorsun ya da degistirmeyi aklina bile getirmiyorsun.

insan ister istemez annesine/babasına benziyor. seni onlar yetiştirdiği için. ne gördüysen aynısını yapıyorsun hayatında. benim annem benim her şeyimi ölesiye eleştirir. babam da öyle. anneme niye sürekli beni eleştirdiğini, niye canıma okuduğunu sorunca kendi annesinin ve babasının ne kadar kötü ebeveynler olduğunu anlatmaya başlıyor. ben şanslıymışım çünkü annem ve babam çok süpermiş. oysa annemin babası çok kötü bir adammış, çocuklarını dövermiş, onlara asla sevgi göstermezmiş. annem beni dövmüyor ama laflarıyla dövüyor mesela. babam da aşağı yukarı böyle. şimdi onlarla beraber yaşamıyorum ama anlıyorum ki ben de kendimi onların beni eleştirdiği şekilde eleştiriyorum. çünkü içime işlemiş küçüklüğümden beri bana davranış şekilleri. aynı şekilde burada saymak istemediğim pek çok benzer özelliğim var onlarla. ama önemli olan bunu fark edince değiştirmeye çalışmak bence. onları değiştiremeyeceğime göre kendimi değiştirebilirim diye düşündüm ama gerçekten zor baya. psikoterapiye gitmek kendini içsel olarak daha iyi tanımak bakımından yardımcı olabilir. bana oluyor galiba...

insanlar genelde kıskandıkları, çekemedikleri insanlardan "nefret ediyorum" diye bahsettiği için.

"üzüm üzüme baka baka kararır"

"Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan"

atalarımıza sordum, böyle dediler.

@for day to break beni yakaladın, site için teşekkürler :)

(bkz: yemek kulübü)

tramvay
ficcin
ara kafe

yemek kulubunu ben pek begenmiyorum etleri lezletsiz ve soguk servis ediliyor ama tramvayin servisi daha iyi.

uc dort yil once olsa kesin yemek kulubu derdim, ucuz ve lezzetliydi, kalitesi filan da iyiydi.

artik kalitesi ve lezzeti gitmis sadece ucuzlugu kalmis.

tramvay iyidir.

entellerin gittigi esnaf lokantasi ariyorsaniz ehli tat mi ne vardi, hippi tipliler oluyor genelde.

nax'in dediklerine bak kardes.
yemek kulubu ise hayak kirikligi olur.

yemek kulübü sadece tatli için tercih edilmeli artık

Yemek kulübünde arkadaş fare görmüş baya baya. ama kendisi "nolacak lan sanki yemekleri fare yapıyo" tadında bi insan olduğundan biz sorun etmedik.

privato kafe var kuledibinde, sakin oluyor genelde. privatocafe.com

fıccın +1

art istanbul
körili tavukları fena doyurucu ve lezzetli.

bol bol su içmeyi deneyebilirsin.

su işe yaramıyor bır sure sonra dayanamıyorum atıştırıyorum bişeyler

evde abur cubur bulundurmayacaksın.

bu arada maşallah 1 kg kestaneyi yemeğin üstüne nasıl yedin:)

eve abur cubur alma. atıştırmalık alternatifleri düşün. salatalık, yoğurda batırılmış krik krak filan ye. stresten sıkıntıdan yiyorsan da, yemeden önce düşün canım sıkıldığı için mi yiyorum diye. sıkıntıdan yiyorsan yemek yerine başka şeyler yapmaya çalış. akşam yürüyüşüne de çıkabilirsin havalar güzelleşiyor.

benden aynı sorundan muzdaripim. iki temele dayanıyor bu: bir ağzı meşgul etme isteği, iki mideyi doldurma isteği. birincisi için sakız çiğneyebilir (hele tadı çok güzel değilse iştahı da keser), ikincisi için bol bol meyve ve su tüketebilirsin. tabi sürekli masa başında oturunca abur cubur alışkanlık yapabiliyor.

@acccra bende bu yemek yeme alışkanlıgında sınır yok

deli gibi meyve yiyorum,hatta annem ve babam sana bir manavcının kızını alalım anca o seninle başa cıkabilir diye takılıyorlar

sakız aslında daha once denemistim iyi hatırlatın.

ayrıca günde 3-4 litre su da içiyorum ama bana misin demiyor

istah kesici besinlere yönelmeyi düşünyorum

eski işyerim aşağı yukarı aynı mesafedeydi, haftada 3-4 gün eve dönüşte yürüyordum. sabah hiç yürümedim, yürümeni de tavsiye etmem.

giderken metroya bin, dönüşte yürü bence. hem sabah sabah yorulmazsın.

sabah niye olmaz?

1-2 km olsa hadi neyse de 10 km neyin nesidir yahu. adam maraton koşusu yapıyor o kadar yolu. galiba hayatında hiç yürümedin.

eger yuruyeceksen 10 km yaklasik 1,5 saat yuruyus mesafesi demek. yokus vs durumuna gore de artabilir. sabahlari olmaz o is. ama aksamlari olabilir belki. eger duz yol ise yuruyus yerine bisiklet ile git gel.

10 km yürüyüş neredeyse 1.5 saat sürer. Sabah yürüme.

imkanın varsa bisikletle git gel.

bisiklet fikri daha güzel ama yol bildiğin bulvar, kaldırım var yürünür ama bisiklet ile gitmek tehlikeli

Sabah terlersin, o vaziyette işe girişmek istemeyebilirsin, üstelik 10km az bir mesafe değil, düz bir yolsa 1,5saatte yürürsün, ilk günlerde çok yorulursun, iş yerinde uyuklarsın. Havalar güzelleşiyor, çıkışta geze geze gidersin eve. Çok yoğun bir program uygularsan bıkarsın, hatta haftada 3gün yürü, yeter sana.

Dene gör, metodu geliştir ve değiştir. Her türlüsünü dene.

Benim ki de saflık derecesinde optimist. Napacan, he diyecen. yapıcak bir şey yok. Anne onlar, yirim.

idare etsin bu rock n roll kardeşimiz.

ana gibi yar olmaz
kabe gibi diyar olmaz
anasına karşı gelen
inan mutlu olamaz
inan mutlu olamaz

ana başa taç imiş
her derde ilaç imiş
bir evlat pir olsa da
anaya muhtaç imiş

ben şimdi camiye gidiyorum. çay ocağında arkadaşlarla oturacaz.

az önce tartıştık, üstüme yürüdün resmen diyor ama alakası yok. koltuğa yatmışım, göbeğimin üstünde laptop var düşünün yani, kaldı ki ben üşenirim zaten, laptopu bırakıcam, koltuktan kalkıp üstüne yürüyeceğim :))))

benim annem hiç cahil değil, üniversiteyi dereceyle bitirmiş biri. fakat huyu öyle, kötümser. ama çıldırtacak ölçüde kötümser. kalbi fesat değil, iyi kalplidir ama olaylara hiç iyi yönden bakamıyor, hep kötü sonuçlanır onun açısından.

Üstüne varmıycan, söylediklerine kendin bile inanmasan, tamam anne, hı hı , öyle diyip geçicen. Benimki saflığından kaç kere dolandırıldı, kiracısı dolandırdı, pazarlamacısı dolandırdı. beni dinlemiyo. Kıçımı da yırtsam değişmiyo. olan bana oluyo, sinire kesiyorum.

Kimse değişmiyor. O yüzen, polemiğe girme bence.

cahillik mutluluktur diye bir laf var. isviçreli bilim adamlarına göre de eğitimli ve zeki kişiler daha mutsuzmuş. yani annen okumuş etmiş, gözü açılmış, dünyanın gerçeklerini görmüş. evde her yeri çiçek böcek yap belki gördükçe içine işler.

evcil hayvan her türlü olumsuz düşünceyi ve negatif enerjiyi alır götürür. Just sayin'!

dessy, evcil hayvanda istemiyor, kedi diye ölüyorum. katiyen olmaz diyor.

Birçok anne aynı şeyi söylüyor, sonrasında o evcil hayvanı başkasına bırakmak istemiyor. :D Fikir değişenkendir. Ancak çok katıysa, renkli çiçekler alabilirsiniz eve. Sosyal hayatına da ağırlık vermek gerek.

pek muhterem rock n roll kardeşim,
anne profilimiz aynı sanırım. üniversite mezunu, farkınalığı yüksek, çok okuyan, çok bilen, genelde olumsuz düşünen, fesatlık bilmeyen bir annem var benim de.
benimkisi emekli. uğraş bulmada sıkıntı çektiği için bana sarıyordu. biz de didişmeli günler geçirdik.
şu an haftada 2 kitap alıyor kütüphaneden ama bildiğin tuğla. deli gibi örgü örüyor, özellikle gündemi takip ederken. 3-5 de arkadaş edindi pek görüşmese de idare ediyor.
ben ise takmıyorum. duymuyorum. he tamam diyip geçiyorum. bi de arada kızıyorum bu kadar alttan alma herkesi, iyi niyetli olma diye. bu kısım genelde ikinci tartışma nedenimiz. ilki de evlilik kısmındaki baskıcı tutumları. ben susunca ikinci nedenden tartışmıyoruz ama o aklına geldikçe evlen diye beni didikliyor. ortadan kayboluyorum, ruhsal dengem açısından.
özetle he de geç ve gerektiğinde sihirli güçlerini kullanıp görükmez çocuk ol. şahsen 30 olsam da hala çocuğum, bana gelince üstümü falan örtüyor geceleri. seninki de öyle olabilir belki.

yapmak isteyip de yapamadığı, içinde kalan bir şeyler varsa, onları gerçekleştirmesi için destek olabilirsin belki. atıyorum resim yapmaya başlamak, bisiklete binmek vs. o da kendini daha iyi hissedebilir o zaman. bir de, evdeyken boş zamanlarınızı beraber aynı ortamda geçirmemek de sıkılmamak açısından ek bir çözüm olabilir.

bence de seksi

@want2die ahahaha yırtık çoraptan çıkar gibi diyosun yani. :) Yav ayaklarım taraksız, ince güzel durur diye düşünüyorum ama. Azıcık pahalı geldi bütçeme.

Detay çok çirkin. :(

dedi oğlum bu kız güzel
evlenmem evlenmem
hem şirin hem de seksiymiş
imanıma evlenmem

evet, bannakların görüntüsü azıcık tuhaf. o delik az daha büyüse ya da kapansa olurmuş.

kusura bakma bacı ama bence ne seksi, ne de şirin o ayakkabı.

kızlar demişsin gerçi lakin bi erkek gözüyle söyleyebilirim şahsi kanaatimdir: "iğrenç"

Tamam la tamam, üstüme gelmeyin zevksizin tekiyim :)anlaşıldı. Almıyorum.

bence bir ayakkabıya 300 tl verme ki orta parmaklarının kısmı da delik fakir miin nesin (:

şaka bir yana bu parayı bu ayakkabıya verme :/

yok bee zevksiz falan değilsin, o kadar da kötü değil.

bence çok komik sanki çikolataymış da ucundan ısırılmış gibi

ayakkabı, ben kezbanım diyor.

Burdaki ayakkabılar da kezban derseniz, ben yaşamıyım artık. :)(bkz: )www.freepeople.com

kezban söylemlerine takılmayın, artık su içseniz insanlar kezban diyor zaten.

ayakkabı da delik kısmı olmasa güzel bence. yalnız mankenin ayak bileğindeki inceliğin de bunda katkısı büyük olsa gerek. erkeğim.

bence ilk ayakkabı kötüydü, freepeople'dan gönderdiğin sayfadakiler daha da kötü. kadınım ve oradaki ayakkabıların birkaçı hariç hiçbirini giymem. zevk meselesi tabi. seksi ve şirin diyorsun ama seçtiğin ayakkabılar daha çok maskülen bana göre.

- do these legs go all the way up?

- hell yeah!

edit: Legs. An asset a woman has, that go all the way up and make a perfect ass out of themselves!

bence güzel ayakkabı. 2.linkte de güzel ayakkabılar var. ama baya pahalı bunlar yahu. bence biraz gerçek hayattaki ayakkabı mağazalarını gezsen, ayağına giyerek seçersin hem, daha garanti olur :)

o yırtık yeri olmasa çok güzel.